27 Aralık 2016 00:50

CHP BEYKOZ: DİKDATÖRLÜK DAYATILIYOR !

CHP Beykoz İlçe Başkanlığı, düzenlediği panelle Başkanlık sisteminin hukuksal ve siyasal boyutunu partililere anlattı.

CHP Beykoz İlçe Başkanlığı, düzenlediği panelle Başkanlık sisteminin hukuksal ve siyasal boyutunu partililere anlattı. Panele katılan İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu ve Eski Milletvekili Berhan Şimşek CHP Beykoz Örgütü’ne, Başkanlık sisteminin hukuksal ve siyasal boyutunu farklı boyutlarıyla anlattı.

Programa partiler yoğun ilgi gösterirken, açılış konuşmasını CHP Beykoz İlçe Başkanı Mahir Taştan yaptı. CHP Eskişehir Milletvekili Cemal Okan Yüksel‘in de meclis kürsüsünde vurguladığı Suriye Anayasası’nın 93. Maddesini okuyarak, “Cumhurbaşkanı bu anayasada tanınan sınırlar dahilinde halk adına yürütme yetkisini uygular. AKP’nin Meclisteki anayasa paketi madde 8. Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır” dedi.

Suriye Anayasası ile yapılacak anaysa arasında benzerlik olduğunu iddia eden Taştan, “Suriye Anayasası Madde 95. Cumhurbaşkanı bir veya daha çok Cumhurbaşkanı yardımcısı seçer, görevlerinin bir kısmını onlara verir Cumhurbaşkanı ayrıca bakanları atar istifalarını kabul eder, görevlerinden uzaklaştırır. AKP Anayasası paketi madde 104. Cumhurbaşkanı yardımcıları ile Bakanlar Kurulu’nu atar ve görevlerine son verir. Suriye Anayasası Madde 107. Cumhurbaşkanı sebepleri açıklanmayan bir kararla halk meclisini fes eder, yani TBMM yok, halk meclisi adı altında meclis var. Artık CHP’de kavga zamanı, ötekileştirme zamanı bitmiştir. 2017 Ocak ayı itibari ile ya varız, ya da diktatör bir rejime tabi olacağız. Başka alternatifimiz kalmadı. Buradan bir kez daha tekrar ediyorum, bir tek CHP’li kalana kadar bu mücadele devam edecek. Bu anayasa hayata geçmeyecek” dedi.

TAŞTAN: DEMOKRASİ MASALLARI UYDURANLAR..

CHP İlçe Başkanı Mahir Taştan: TBMM’ye sesleniyorum. Vicdanınız varsa, çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız, diktatör anayasasına ‘’hayır’’ deyin. Hayır deyin ki, bu halk sizi ödüllendirsin. Bu anayasa ile TBMM saf dışı kalıyor. Halkın iradesi saf dışı kalıyor. 15 Temmuz’da demokrasi masalları uyduranlar diktatörlük dayatıyor” diye sordu.

Eski Milletvekili Berhan Şimşek; ”1946 yılında çok partili sisteme geçildikten sonra 1947 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, dönemin Başvekili Recep Peker ve Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Mahmut Celal Bayar’ı yan yana getirmesine rağmen CHP’li Başvekil Recep Peker’in muhalefete şans tanımaz tutumundan vazgeçmemesi üzerine 12 Temmuz 1947 beyannamesini yayınladı” diyerek devam etti.

BERHAN ŞİMŞEK: BAŞKAN OLUNCA EKONOMİ DÜZELECEK Mİ?

“O başkan olunca ekonomi mi düzelecek, Irak, Suriye meselesi mi düzelecek. Güneydoğu’da yaşanan acılar son mu bulacak? Hepimiz cefa içerisindeyiz. AKP oy veren vatandaşlar önce bunu düşünmeli; Türkiye’nin birinci meselesi Başkanlık Sistemimi, Suriye’mi, Irak mı, ekonomi mi? Türkiye’de bir dakikada yedi kişi aldığı kredilerden dolayı yasal işleme tabi tutuluyor. Konut kredisi, araç kredisi, tüketici kredisi, bir yangın yeri ülke, biz iki dudak arasında bir dilin iktidar olmasından geçen bir tek adam yönetiminin peşinde koşuyoruz” diyerek partilileri de şu sözlerle uyardı. ”Sizlerde bunları halka anlatın ama anlatırken sakin üslup kullanın.”

İstanbul Baro Başkanı Durakoğlu 17 yıldır Beykoz’da oturduğunu, CHP Beykoz üyesi olduğunu belirtirek ‘‘kendimi yabancı hissetmiyorum” diyerek konuşmasına başladı.

“Türkiye’nin önündeki 5-6 aylık dönem, bu ülkenin tarihinde, o tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek önemli değişimlerin beklendiği bir dönemdir. Ne olacaksa bu 5-6 ay içerisinde bu ülkenin tarihi ona göre değişecek ve ona göre yazılacaktır. Gelecek nesiller o tarihi okurken, bu 5-6 ayın o kadar önemli olduğunu görecekler. Biz böylesine bir değişimi 2010 yılı 12 Eylül referandumunda da yaşamıştık. O değişikliğin asıl amacının HSYK’nın yapısının değiştirilmesi oldu ve o değişiklikten sonra yargı cemaatin eline geçti.”

DURAKOĞLU: SİLAHLI KUVVETLER İTİBARSIZLAŞTIRILDI !

”O süreçten sonra Ergenekon ve Balyoz davaları cemaatin kumpaslarına dönüştü. TSK’nin itibarı ciddi biçimde yerle bir edildi. Bunda özellikle o sıralarda kararı verilen Ortadoğu siyasetine karşı duran Silahlı Kuvvetlerin itibarsızlaştırılması çok önemliydi. Bu yapıldı. Arkasından cemaatin yargı alanında ve başka alanlarda örgütlenmesini sağlayabilecek değişiklikler ortaya çıktı. 12 Eylül 2010 referandumu yüzde 58 ile geçmeseydi bunların hiç birisi olmayacaktı. İddia ediyorum, bunlar olmasaydı, Türkiye’de 15 Temmuz’da olamazdı. Anlayacağınız kişisel taleple karşı karşıyayız, bunu görelim. Tayyip Erdoğan değil de bir başkası Cumhurbaşkanı olsaydı, biz gerçekten şimdi başkanlık sistemini konuşuyor olacak mıydık?