4 Mayıs 2020 21:39
Cengiz Aygün – Pandemi sonrası bizi bekleyen acı tablo..!
IMF Baş Ekonomisti Gina Gopinath pandemiyle ortaya çıkan kriz için; ‘Şimdiye kadar gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor’ diyor.
Gelin veri ve öngörülere birlikte bakalım.
Üç ay önce küresel ekonominin %3.3 büyüyeceği öngörülüyordu.
Şimdi ise %3 küçülme.
3’lük büyüme beklentisi olmadığı gibi 3’lük küçülme düşünülüyor.
%6’lık geriye gidiş.
İtalya %9,
İspanya %8,
Almanya %7,
Türkiye %5 küçülecek…
%8-10 oranlarında büyüme beklenen Çin ve Hindistan ise ancak %1-2 civarı büyüyebilecek.
Bu oran Çin’in son kırk yılda karşılaşmadığı derecede vasat bir oran.
2008 Küresel Ekonomik Krizde %0.1’lik daralma düşünülürse,
1929 Büyük Buhran’da bile küçülmenin %3 olmadığı hatırlanırsa,
Koronavirüs krizinin ekonomik boyutunu varın siz düşünün…
İşsizlik…
Bir öngörüye göre bu pandeminin dünya üzerinde en az 500 milyon kişiyi (daha) yoksulluğa sürüklenecek.
Yani, halihazırda var olan yoksulluğa artı olarak hem de.
ABD’de FED, işsizlik oranının %32’ye çıkabileceğini söylüyor.
Amerika’da bu oran Büyük Buhran sonrası 1933’de bile %25 olmuştu.
Türkiye için öngörülen işsizlik oranı %17,
Mahfi Eğilmez Milli Gelirle ilgili bir projeksiyon paylaşıyor.
Buna göre;
Merkez Bankası Beklenti Anketine göre 2020 için Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla 754 milyar dolardan 732’ye düşecek.
Yıl sonu dolar tahmini ise 6.92 TL.
Kişi başına gelir ise 9.127 dolardan 8.766’ya gerileyecek.
IMF’in tahminine göreyse; GSYH 754 milyar dolardan 684 milyar dolara düşecek.
Kişi Başı gelir 9.127’den 8.196 ya gelecek.
Dolar kuru tahmini ise 7.43 TL.
Daha pek çok parametre ve enstrümanlara göre veriler ve ortaya çıkan gerileme göz önüne serilebilir.
Ama bunlar bile virüs sonrası mücadelenin ne kadar çetin olacağının göstergesidir.
O yüzden önceki bir yazımda “Asıl Savaş Başlıyor” demiştim.
Peki ne yapmalı, yapılmalı, yapılmamalı…? Eksiklere rağmen Koronavirüs ve ortaya çıkan pandemik sürece Türkiye iyi hazırlandı.
Gerek iktidar ve gerekse de millet olarak iyi bir sınav verdik/veriyoruz.
Bunda Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere; Cumhurbaşkanı’nın, bürokrasi ve Türk iş dünyasının hazırlık, gayret ve çabalarını görüyoruz.
Mesela 12 Nisan 2019’da Pandemi’ye dair yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle bu hazırlıkların başladığını müşahede ediyoruz.
Ama şimdi asıl süreç başlıyor.
Tıpkı Korona’da olduğu gibi, hatta daha ileri düzeyde dinamizmi, akılcılığı ve hazırlığı şimdiden virüs sonrası ekonomik ve sosyal pandemi denecek süreç için de başlatmalıyız.
Hatta vakit geçiyor bile…
Gerçi ben hala bu Koronavirüs olayının farklı mülahazalar, planlar ve niyetler barındırdığını düşünüyor ve fikrimde ısrar ediyorum.
Ama buna ve her şeye rağmen yapılması/yapılmaması gerekenler de ortada ve aciliyet gösteriyor.
Yoksa telafisi mümkün olmayan zararlara düçar kalmamız ne yazık ki çok muhtemeldir.
Tablonun bir kısmı ve can alıcı bölümünü yukarıda sundum…
Yarısı bile realize olsa; ki, aynıyla gerçekleşecek gibi maalesef,
Durumun vahameti aşikar.
Hal böyleyken topyekün bir mücadele stratejisi ve ileri görüşlülük şarttır.
Muhalefetin de iktidarın da partisel siyaseti bir süreliğine de olsa bir kenara bırakması gereken bir süreçteyiz.
Muhalefetin devlet için siyaset yumruğunu cebine koyması, iktidarın ülkedeki siyasileri, STK’ları, iş dünyasını ve diğer bileşenleri tek bir paydada toplaması en büyük görevdir.
Zaman sorumlu ve sorumsuz arama dönemi değildir.
Herkesin ama herkesin katkı sağlayacağı ve sunmak zorunda olduğu tarihi bir dönemeçteyiz.
İktidar muhalefet destek vermiyor diyemez.
Muhalefet ise sorumluluk iktidarda diye dışardan dövüşemez.
Çünkü işte şimdi mücadele “beka” savaşıdır,
“Devlet” içindir,
“Vatan” içindir,
“Millet” davasıdır.
“Varlık-yokluk” kavgasıdır.
Bu yüzden ve ısrarla diyorum;
Dahili kavgaları bırakın,
İç siyaset çekişmeleri unutun,
Ve el birliğiyle virüs sonrası “yeni normalleşme”ye, yeniden “dirilişe” ve “Devlet-Ülke” öznesine sarılın.
Bu öznenin “yüklem”i olalım.
Devlet ve ülkemizden başka özne’miz yok.
Unutulmasın ki; açlık mertliği bozar.
Ve çetin bir ekonomik imtihanla karşı karşıyayız.
Eğer aklımızı başımıza almaz,
Akıllı ve akılcı olmaz,
Devlet-Vatan müştereğinde ittifak etmez,
İç siyasetin kısır girdabına hapsolur,
İktidarı korumak ve konsolide etmeyi ana hedef görür,
Veya iktidarı yıkmak için devleti yıkmaya razı gibi bir refleksle hareket edersek;
İşte o zaman perişan oluruz.
İşte o zaman gelecek nesillerin ahını alır, sövgülerine hedef olur ve bu coğrafyanın kaderine ihanet etmiş oluruz.
Sürecin sosyolojik ve sosyal psikolojik boyutlarına daha girmedim.
Oluşan ve daha beter oluşması muhtemel toplumsal ve bireysel travmalardan bahsetmedim.
Çünkü Korona Pandemisiyle başlayan ruhsal, mental ve toplumsal sorunlar sürekli dile getirdiğim Ekonomik Pandemiyle daha da yukarılara çıkacak ve önlem alınmazsa “toplumsal cinnet” halleri, ne yazık ki görülecektir.
Münferit gibi görülse de toplumsal sinir uçlarını kaşıyıcı bireysel eylemler duyuyor, okuyoruz.
Bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir.
Hele de insanlar stres eşiğini aşmak üzereyse…
Haberin doğruluğu veya yanlışlığının veyahut da provokatif olmasının da bir önemi kalmaz.
Çünkü durum öyle bir hal alır ki; sadece bir kıvılcım bekler.
Mesela; “ekonomik sıkıntı çeken bir yurttaş kendini üst geçide astı”,
Afla çıkan birisi oğlunu çekiçle öldürdü,
Bir diğeri 11 yaşındaki çocuğu taciz etti,
Bir başkası güvercinleri ezdi,
Hırsızlık; o zaten ganiyle….
Gibi gibi haberler, zaten istim üstünde olan toplumsal psikolojiyi altüst etmeye yeter ve artar bile…
Bu yüzden de; aman dikkat, lütfen dikkat, azami dikkat…
Yangına körükle gitmeyelim…
Yoksa maazallah, o yangın herkesi ve hepimizi içine alır…
Yazının tümünü okumak için bağlantıya tıklayın: https://ogunhaber.com/yazarlar/cengiz-aygun/pandemi-sonrasi-bizi-bekleyen-aci-tablo-100773m.html